17 Ağustos 2000
Deprem
Devam Ediyor...
"Korkuyorum...En
çok da geceleri çok korkuyorum... Gözlerimi kaparsam, uykuya
dalarsam, uyursam, yine sallanırız, yine deprem olur , yine
her şey yıkılır, yine herkes ölür diye korkuyorum..."
Deprem
olmasın diye gözlerini kapamayan küçük Seher'i bir yıl önce
Değirmendere'de tanımıştım. Sekiz yaşındaydı. Korktuğu için
uyumuyor, uyumadığı için korkuyordu. Sonra bir gece "yardım"a
gelen ablalardan biri ona gökyüzündeki en parlak yıldızı gösterdi.
O yıldız ,Seher'in yıldızı oldu. Akşamları yıldızıyla konuşmaya
başladı. "Ona baktıkça , onunla konuştukça korkum geçiyor...
Şimdi her akşam , çadıra girmeden ona bakıyorum . Ben gözlerimi
kapasam bile, benim yıldızım uyumuyor, beni seyrediyor. Ben
de korkmuyorum."
Yöredeki
her çocuğa bir yıldız bulmamız gerek diye düşünüyordum o günlerde...
Bugün, evrendeki tüm yıldızların korkuyu gidermeye yeterli
olmadığını biliyorum.
X
Bir yıl boyunca değilse de , şu son bir hafta boyunca basında
"deprem dosyalarını" okudunuz, televizyonda izlediklerinizle
depremi "hatırladınız"... Sonuçta bir bilanço çıkardınız mı?
Benim
çıkardığım bilanço şu: Deprem devam ediyor...
Henüz
enkazı kaldıramadık. Yaraları saramadık... (Hem maddi hem
manevi enkazdan ve yaralardan söz ediyorum.) Ölmeyip de yaşayanları,
yaşama döndüremedik...
Birkaç
gün önce Milliyet'in manşeti , içimdeki çığlığı dışa vuruyordu:
"Asıl kriz bu" diyordu, deprem yöresindeki yıkık dökük yapılara
, bomba yemiş gibi duran yapılara işaret ederek, bir yıldır
o insanları o enkazla yaşamaya mahkum ettiğimizi vurgulayarak!
Doğrusu , ben çoktan vazgeçtim "dünyaya meydan okuyan" bir
devlet olmaktan, enkazı kaldıracak bir devlete razıyım.
X
Benim çıkardığım bilanço şu: Deprem sonrasında öğrenmediklerimiz,
öğrendiklerimiz daha çok. Yani "ders almadık"... Fay hattı
üzerinde inşaat yapmaktan , kaçak kat çıkmaya, malzemeden
çalıp "nasılsa bize bir şey olmaz" a uzanan tavrımızda bir
değişiklik yok!
X
Benim çıkardığım bilanço şu: Kimseden hesap sormadık., soramadık.
Yağmayı,
talanı özendirenlerden, bilgisiz ve sorumsuz yöneticilerden
, rüşvet yiyip yasadışı imar izni veren Belediye Başkanlarından,
daha çok , daha çok kazanma tutkusuyla çalıp çırpan inşaatcılardan
hesap sorduk mu?
(Geçen
yıl, şu günlerde, herkese sabır diliyordum. Bugün artık sabır
değil , tepki diliyorum!)
Doğrusu,
ben çoktan vazgeçtim, "her Türkün dünyaya bedel" olmasından,
"her türkün hesap soracağı" günlerin özlemini çekiyorum...
İnsanoğlunun
doğadan çok daha acımasız , çok daha hırslı ve açgözlü., çok
daha bencil olduğunu biliyoruz.
Deprem
sonrasında bunu bir kez daha gördük. Ama deprem sonrasında
ihaneti gördüğümüz gibi, insanı insan yapan değerleri de,
insanoğlunun içindeki "cevher"i de , sonsuz dayanışmayı da
gördük.
Sivil
Toplum Kuruluşlarının olağanüstü çabasına tanık olduk. Bir
yıl boyunca onlar her an ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını,
ne para topladıklarını , toplanan paraları ya da malzemeyi
nasıl değerlendirdiklerini , bütün bunların hesabını verdiler.
Katkıda bulunanları bu konularda sürekli bilgilendirdiler.
Ve medyamız İbo'lardan Hülya'lardan fırsat, zaman ve yer buldukça
, bunları bize aktarmaya çalıştı , doğrusu pek de çalışmadı.
Şimdi
ben aynı hesabı Devletin de vermesini bekliyorum. Deprem vergisi
ne oldu? Ne toplandı? Nerelere harcandı?. Yine devlet aracılığıyla
gelen dış yardımların neleri karşıladığını bilmek istiyorum.
Depremi ve sonrasını yaşamış her çocuğa bir yıldız veremesek
de, bunları bilmek hakkımız.
|